Just a blog.

Hayaller ve Rüyalar

Hepimiz günde yüzlerce kez hayal kuruyoruz ve rüyalar görüyoruz. Tabi hayal ile rüya çok ayrı bir şey gibi gözükebilir ama bazen bir yerlerde kesişebiliyorlar. Hiç tahmin etmediğiniz yerlerde rüyanızda hayallerinizi yaşıyor olabiliyorsunuz. Ya da rüyanızda hiç hayal bile edemediğiniz şeyleri de görebiliyor olabilirsiniz. Hayalleri kendimiz yönetiyoruz. Peki rüyalarımızı kim yönetiyor?

Rüya hakkında "Rüya, uykunun genel ve karakteristik özelliklerinden biri olup, uykunun hızlı göz hareketi (REM) adlı evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel ve işitsel algı ve duygulardır." diye bir bilimsel açıklama yapılabilir wikipedia tarafında. Bilimsel olarak da aslında tam olarak anlaşılamayan rüya, gecelerimizin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Derler ki uykuda ruh ikiye ayrılır. Ruhun yarısı bedende kalır diğer yarısı dolaşır.  Ruhumuzun bu yarısı bizim hayallerimizi ve ya hayal edemediklerimizi yaşıyor diye bir şey çıkarabiliriz belkide. Ve de dolaşan ruhumuzun yaşadıklarının bir özetidir rüya diye bir şey de çıkarılabilir.Neyse bunlar lafta kala dursun. Biz asıl sorumuza gelelim. Rüyalarımızı kim yönetiyor? Biz mi yönetiyoruz yoksa Allah tarafından mı gösteriliyor yoksa gezen ruhumuzun gezip gördükleri mi yoksa yaşadığımız günün özeti mi? Bunlara tam olarak cevap veremiyoruz tabi ki.

Peki tam anlamıyla cevaplandıramadığımız rüyalar nasıl oluyor da bazen hayatımıza yön vermemize neden oluyor? Tam olarak ne olduğunu anlamıyoruz. Ama o anı gerçekten hissedebiliyoruz. Ve bazende çıkarımlarda bulabiliyoruz. Bu çıkarımlarda hayatımızın gidişatını yön verebiliyor. Her zaman değil tabi ki. Bir de işin kabus tarafı var. Kimsenin görmek istemeyeceği korkunçlu rüyalar. Bahsetmek bile istemiyorum.

Bilinçaltına atılan gün yüzüne çıkarmadığımız bazende sadece hayallerde yaşadığımız olaylarda rüyada karşımıza çıkabilir. Bilinçaltını kontrol edemiyoruz, evet. Ama aslında bir otokontrol söz konusu. Farkında olarak kontrol etmiyor olabiliriz ama yaşadığımız olaylar, içimize attıklarımız vs. bir şekilde bilinçaltı denen bu soğuk depoda saklanıyor işte. Ve onlar bazen öyle yerlerde karşımıza çıkabiliyor ki neye uğradığımızı ne olduğumuzu anlamıyoruz. Farkına da varamıyoruz.

Hayaller diyorduk. Çoğumuz gerçekleşmesini istediğimiz hayalleri kurarız. Yaşamak istemediğimiz, bize üzüntü verecek olayların hayalini kurmayız. Hangimiz sevdiği bir yakının ölmesini hayal eder ki? Allah korusun değil mi? Ama işte bu gibi kötü olayların çoğu gerçekleşme ihtimali olan şeyler. İşte bilinçaltı siz istemeseniz de bir şekilde bunları kurgular. Ve bunlarda bize kabus olarak geri döner.


İşte böyle bir gizdir rüya ve hayaller. Hep iyi şeyler hayal etsek de hayal ettiklerimizi yaşayamayız kimi zaman.  Ama yinede iyi şeylerin hayalini kurmaktan yılmayız. Ya da çok güzel bir rüya görmüşüzdür bir gece. Çok güzel hissederiz kalktığımızda. Ama berbat bir gün geçirebiliriz. Yani burada da güzel bir rüya görmüşüz diye bu hayatımızın ve günlerimizin iyi geçeceği anlamına gelmez. Bu örnekleri böyle çoğaltabiliriz. Ama yine de siz iyi şeyler hayal etmeye devam edin ya. Gününüz berbat geçse de her şey alt üst olmuş olsa da vazgeçmeyin. Her şeyin bir gün iyi olacağına inanın.


Sonuç olarak hayaller ve rüyalar böyle tatlı bir ilişki içindedirler. Bazende acı. Biz var oldukça belki bu sorulara yanıt veremeyeceğiz ama ne olursa olsun Allah ömür verdikçe yaşamaya devam edeceğiz. Bu devran bir şekilde dönecek .Ya hayal ettiğimiz şekilde. Ya da hiç hayal bile edemediğimiz bir şekilde. Son olarak bol bol su için. Sevin. Çünkü her şeyin anahtarı su ve sevgi. Mutlulukla kalın ve hayatınızdan hiç sevgi eksik olmasın. Bu bir temenni. Okuduğunuz için teşekkür ederim. İyi uykular tatlı rüyalar :)
READMORE
 

Yargılarımız... Bizim yargılarımız.

Bir insanın gerçekten içinden geldiği gibi davranması, yaşaması, konuşması zor bir eylem olmasa gerek. Dobra dobra ama belli sınırlara kadar. Doğal olmak bu kadar zor olmamalı. Yapmacıklıktan tiksinen biri olarak insanlıktan bunu istemem çok fazla bi'şey değildir umarım. Ama işte zor. İnsanoğlu bi değişik. Bi gün bakıyorsun kuzu bi gün bakıyor çakal. Bir de şöyle bir şey var. İnsana dışarıdan bakıldığı zaman tamam bu kesin şöyledir diye ön yargılara da kapılmak en büyük yanlışların başında gelir bence. Bi otur dinle nasıl konuşuyor, iletişimi nasıl, dünya görüşü nasıl? Ama işte ön yargılar. Bizim ön yargılarımız.

Tabi ki şöyle bir şey de var. Bir insanı ilk görüşte tanımayabilirsin, tamam. Ama kılık kıyafetine, saçına sakalına yani sadece bunlara bakarak bir insan hakkında yargıya ulaşmak nedir abi ya? Yani sırf bunlara bakarak, nasıl konuştuğunun, ne düşündüğünün umurunda olmayarak o insan hakkında yargıya varmak kadar iğrenç bir şey yok şu dünyada.

Bir de işin yapmacıklık tarafı var. En nefret ettiğim olay. Bu durumda karşı taraf söz konusu. Adam kişi ve ya bayan kişi öyle bir konuşmaya öyle bir tavıra sahip oluyor ki zaten anlıyorsun ne kadar yapmacık olduğunu. Ben böyle durumlarda fazla sohbete girmemeye çalışırım o kişiyle. Uzak durmak en iyisi. Ancak şöyle bir durum var; sevmediğim şeylerden ne kadar uzak durmaya çalışsam o kadar bana yaklaşıyorlar. Sevdiklerimde ne kadar çok seversem o kadar uzaklaşıyorlar. Bu durum hiç hoş olmasada malesef böyle.

Toparlayacak olursak bir insanı sadece dış görünüşüyle yargılamayın; düşüncesine de bakın, tavırlarına bakın, hal ve hareketlerine bakın fakat yapmacık bir yapısı varsa uzak durun yahu. Kendinize bir iyilik yapın ve o ortamdan uzaklaşmaya çalışın. Ha baktınız fikriyle, duruşuyla, düşünceleriyle sizin yapınıza uyuyor onunla muhabbetin dibine vurun. Çünkü böyleleri kolay bulunmuyor. Ben bulamadım mesela. Bulduysam da ya uzak üştük ya da bir sebepten dolayı bağlar koptu. Son diyeceğim bol bol su için. Ve sevin. Sevgi herşeyin anahtarı. Sağlıkla ve sevgiyle kalın. Sürç-i lisan eylemişsek affola efenim. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
READMORE
 

Gecenin bir körü...

Gece yaşamak bir yaşam biçimidir. Gece sessizdir, sakindir, hüzünlüdür, duygusaldır. Yani tümüyle beni anlatır. Zaman kavramını unutursun bi kere. Zaman senin için bir terim olmaktan öteye geçemez. Bir bakarsın gecenin 3 ü , bir bakarsın öğlenin 2 si, bir bakarsın akşamın 8 i . Bazen yavaş ilerler zaman bazen öyle bir ilerler ki neye uğradığını şaşırırsın.

24 saat diye bir zaman dilimi varmış bir de. Saçmalık. Gececinin 24 saati olmaz. Senin olmayan zamanın neyine hesabını tutacaksın ki? Su gibi akarken, kendini kaybederken.

Bazen düşünürsün düzene mi soksam şu uykuyu diye. Bazen düşündüğünle kalırsın bazen de uygularsın. En fazla 1 hafta. O kadarda uzun sürmez çoğu zaman. Bir kere kaybetmişsin zamanı. Aramak boşuna. Geceyi seversin. Sevdiğim şeylerden vazgeçmek bana göre değil. Ya sonuna kadar giderim. Sonunu görüncede kaçmak yok. Uçurumun dibine kadar belki. Nereye kadar gidebiliyorsa işte.

Kontrol etmem zamanı. Zamanı durduramazsın. Gecenin sabaha buluşmasını engelleyemezsin. Şimdi buradan herşey olacağına varıra bağlarım da çok derine inmeyelim. Zaten derindeyiz. Daha  ne kadar derine inebilirimin sorgulamasını yaptığım şu günlerde bu yersiz tartışmalara girmek boşuna.

Evet geceyi severim. Gecede beni sever mi bilemem. Ama bırakmadığına göre o da seviyor olmalı. Bu platonikane durum böyle devam ede dursun gecenin verdiği sükuneti içime çeke çeke devam edelim seyr-ü seferimize.
READMORE
 

Her şey teknoloji için.

Burası aynı zamanda bir teknoloji bloğu olacağından bahsetmiş miydim? Bahsedeyim o zaman. Teknolojiyle tanışmam babamın ben 6-7 yaşlarımdayken aldığı bilgisayara dayanır. Sanırım sene 1999 du. Tabi o zamanlar anlamazdık, oyunlar filan vardı oynardık. Çocuktuk. Yıllar geçtikçe bu büyüleyici alete olan ilgim arttı. Hakkında daha fazla bilgi edinmeye daha fazla araştırmaya başladım. Kurcaladım. Sürekli kurcaladım söküp taktım Bozup yaptım. Merak ettiğim şey hakkında yapamayacağım hiç bir şey yoktur ve merakımı giderene kadar didinirim. Sonuçta bu kadar haşır neşir olduktan sonra mesleğimi de bu yönde belirlemem kaçınılmaz oldu haliyle. Önce lise de kötü bir tercih yapıp genel bir liseye yerleşmem bu yönde ufak bir engel olsa da lise boyunca da tabi ki bilgisayarla olan ilgimi kesmedim. Benim ilgim daha çok donanım yönündendi tabi. Ve nihayet lise 1 in sonları gibi bülümümün mesleklerinin tanıtıldığı broşürü elime alınca her şey daha da netlendi. Eşit ağırlıkta bana göre seçilebilecek en iyi bölümdü. Yönetim bilişim sistemleri. Her şeyini araştırdım. Nedir, nerelerde eğitimi verilir, kaç yıllıkdır, bitirince ne olacağım vs. tüm bilmek istediklerimin cevaplarını tek tek öğrenmeye başlayınca daha bir sevdim bölümümü. İleride yapacağım işimi. Gel zaman git zaman sınav zamanı geldi. Lise hayatım boyunca çalışkan bir öğrenci olmadığım için yüksek puan alamadım ama aldığım puanda beni hayallerime ulaştırmaya yetti. İnsanoğlu hep fazlasını ister. Önemli olan az ile mutlu olmak :) Her neyse. Bu şekilde Bartın Üniversitesi Yönetim bilişim sistemlerini kazandım. Kazandığım bölümden tabi ki memnundum. Neredeyse 3 yılı aşkın bir süredir üzerinde araştırma yaptığın bilgi sahibi olduğun bir şey için yapacağın bir hareketten pişmanlık duymazsın. Şu anda çalışmalarıma devam ediyorum. Daha iyiye daha ileriye yol almak için devam da edeceğim. Her şey YBS için.

Serüven bu şekilde. İşte buradasın. Bunları okudun ve benim hakkımda daha fazla bilgi edindin. O halde takipte kal.

İyi bloglar. :)
READMORE
 

Hoşgeldin 2014!

Geç kalmış bir hoş geldin olabilir ama önemli değil. Yoğun geçen 2013 ün ardından bir nefes almak için 2014 ü çok beklediğimi söyleyerek başlayayım. Evet 2014 den pozitif bir elektrik alıyorum ve kötü geçen sağanak yağmurlu fırtınanın ardından açan bir güneş olabileceğine inanıyorum.

2013 hayatım da yaşadığım şu ana kadarki belkide en sıkıntılı geçen en belalı geçen en talihsiz geçen bir yıldı. Ama bana kattığı bazı şeyler vardı. Onları bir kenara itersek 2013 hiç sevmediğimi söyleyebilirim sanırım. Hani biten bir yılın ardından o yılın değerlendirmesini yapmak istersiniz ya. İşte içimden hiç öyle bir şey gelmedi. Ama yinede yaptım tabiki. Muhasebe şart nasıl olsa. Her neyse. 2013 hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum. Bir daha da böyle bir yıl yaşamamak dileğiyle uğurluyorum.

2014 ile alakalı hedefleri şimdiden koyarak işe başladık herkes gibi. Dedim ya pozitif bir elektrik alıyorum ve bu da bana güç veriyor. Hissediyorum her şey daha iyi olacak ve daha iyi bir yaşama kavuşacağız. Bu temennim bütün dünyaya. Hayatımın gidişatından bahsettim ama Dünya'da da bu durum farklı değildi. Onca vefat onca yıkım onca lanet sarmıştı dünyanın başına 2013. İyi dileklerde de bulunduğuma göre. Bu yazıya bir nokta koyabilirim. Çok klişe değil mi? Ama her zaman bir nokta koymak gerekmez mi? Ya da koymamak mı gerekir? Buna da siz karar verin.

İyi bloglar.


READMORE
 

Bi'kaç bi'şey.

Çağımızın gereklilikleri olarak sosyal medya ve internet ortamı insanları daha fazla sosyalleşmeye daha fazla yazmaya daha fazla düşünmeye sevkettiği düşünülsede durumun tam tersi olduğu aşikar. Bu durum herkesin gözleri önünde fakat çoğu kimse farketmiyor/farketmek istemiyor. Sosyal medya daha ne kadar uçar nerelere kaçar bilinmez ama internet ortamında kendini ispatlama, var olma, kanıtlama arzularıyla dolu insanoğlu internet var oldukça şartlar ne olursa olsun bu ihtiyaçlarını giderecekler. Bizlerde bunları gözlemlemeye, yorumlamaya, onlardan biri olmaya ve onlar gibi yaşamaya doğru yol alacağız.

Evet ilk yazıma böyle bir giriş yapmak istedim. Burası sadece bir blog. Burada yazılanlar burada kalır. Ancak buradakilerden faydalanıp düşünmek, sorgulamak, bir arayış içerisine girmek size kalabilir. Ya da kalmayabilir. Bence en iyisi siz bunları boşverin ve sadece takip edin.

İyi bloglar.
READMORE